Makaleler

 

MEVSİMSEL YORGUNUM DEMEYİN , MUTLAKA DOKTORUNUZA GÖRÜNÜN.

Endokrin yani iç salgı bezlerinde hasara bağlı oluşan hastalıklara tüm dünyada sıklıkla rastlanıyor . Bu grubun başında diyabet ve  tiroid hastalıkları geliyor. Ülkemizde her 100 kişiden 40’ında tiroid sorunu , 30’unda guatr görülmektedir. Tiroid hastalıklarında karşılaşılan şikayetler çoğu zaman bahar yorgunluğu, mevsim değişikliği denilerek geçiştirilir ve  tanı konmada geç kalınır. El , ayaklarda aşırı üşüme ,cilt kuruluğu, deri döküntüleri, saçlarda kuruluk, sinirlilik, çabuk yorulma gibi semptomlar genellikle tiroid hastalığının göstergesidir. Bu şikayetlere sahipseniz mutlaka  bir dahiliye  uzmanına görünmeyi ihmal etmeyin. Yaşla birlikte hipotiroidi görülme sıklığı artar. Ek olarak ilaçlar, enfeksiyon, sigara, stres gibi çevresel etmenler tiroid hastalıklarının oluşumunu tetikler.

VÜCUDUMUZUN ORKESTRA ŞEFİ ; TIROID BEZI

Tiroid zihinsel fonksiyonlar  için çok büyük önem taşır, anne karnında ve doğumdan sonraki ilk birkaç yılda beynin büyüme ve gelişimini sağlar. Tiroid bezi organizmada büyüme ve gelişme, bilişsel işlevler, vücut ısısı, kalp atım hızı, karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasının düzenlenmesi gibi birçok süreci kontrol eder. Tiroid hormonları glikozun hücreler tarafından tutulmasını artırır ve pankreastan insülin salınımını uyarır böylece kanda şekerin yükselmesini önler. Bunun yanında bu hormonlar kemiklerin büyüme ve olgunlaşmasında görev alır, tiroid bezinden üretilen kalsitonin hormonu kandan kemiğe kalsiyumun taşınmasını sağlayarak bu etkinliği daha da artırır. Tüm bunlara bakıldığında tiroid bezinin vücutta çok geniş bir etkiye sahip olduğu söylenebilir.

TIROID BEZİNİZ YAVAŞ ÇALIŞTIĞI  İÇİN Mİ ZOR KİLO VERİYORSUNUZ?

Tiroid bezinden üretilen hormonlar özellikle kilo üzerinde çok etkindir. Tiroid hormonları vücutta depo yağların yakımını desteklerken, protein döngüsünde görevli enzimlerin yapımında rol oynar. Bu hormonlar ayrıca vücudumuzdaki enerji birimleri diyebileceğimiz mitokondrilerin sayı, hacim ve aktivitesini artırarak hücresel metabolik aktiviteyi hızlandırır. Bunun yanında mitokondrinin iç yüzeyindeki ana solunum zincirindeki enzim aktivitelerini artırmada da rol oynayarak vücutta enerji kullanımı ve ısı üretimini destekler. Hipertiroidi hastalarında metabolizma hızı iki katına kadar yükselir, tam tersi eğer ki vücut tiroid hormonunu hiç üretemezse metabolizma yarı yarıya yavaşlar bu da kilo kaybını ciddi düzeyde zora sokar.

TIROID HASTALIKLARININ TANISI NASIL KONUR ?

Bir hastanın tiroid durumu hakkında karar vermek için uzmanlar fiziksel muayene bulguları ve fonksiyon testlerini bir arada değerlendirirler. Klinik fonksiyon bozukluğu için en iyi izleme testi serum TSH’dır, bunun yanında serbest T3, T4’e bakılır. Ayrıca bağışıklık sisteminin tiroid bezine saldırdığı Hashimato tiroidi hastalığı saptamak için tiroide karşı oluşan tiroid peroksidaz (TPO), troglobülin (TPG) antikorlarındaki artış izlenir. Birçok laboratuvarda TSH için referans aralık 0.2 ile 5.5 mIU/L aralığındadır. TSH artışı hipotiroidizm, düşüklüğü ise hipertirodizmle ilişkilidir. TSH düzeyleri 2 mIU/L’den yüksek olan bireylerde 20 yıl içinde hipotiroid gelişme riski artmıştır.

TIROID HASTALIKLARINDA TEDAVI NASILDIR?

Tiroid hastalığının tedavisinde, özellikle D vitamini, çinko, iyot, demir, selenyum gibi mikro besin öğelerinin değerlendirilmesi, eksikliklerin giderilmesi ve bireye uygun beslenme tedavisinin sağlanması temeldir. Bunun yanında ilaç tedavisi, radyoaktif iyot ve cerrahi yöntemler uygulanabilir. Tedavide amaç TSH, T3 ve T4değerlerini normal seviyede tutmak ve metabolizma işlevini desteklemektedir. Bu hormonların yetersiz salgılanması hipotirodi ile beraber şişmanlığa; fazla salgılanması da hipertroidizmle gelişen aşırı kilo kaybına neden olabilir. Bunun yanında obez bireylerde kilo kaybıyla birlikte ideal kiloya ulaşmak da tiroid hormon seviyelerinin normal aralıkta olmasını sağlayabilir.

GEBELiKTE İYOT TÜKETiMi BEBEĞİNİZİN  BAŞTA BİLİŞSEL GELİŞİMİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ.

Tiroid fonksiyon bozuklukları erken doğum, gebelikte görülen yüksek tansiyon, plasentanın ayrılması gibi doğumsal komplikasyonlarla ilişkilidir. Yaklaşık her 50 kadından birine gebelik sırasında hipotiroidizm tanısı konmakta, her 100 düşükten 6’sı gebelik esnasında tiroid hormon eksikliğine bağlı gelişmektedir. Ciddi iyot eksikliği olan bölgelerde yaklaşık 2.2 milyar insanın risk altında olduğu bilinmektedir. Bu bölgelerde yaşayan insanlar dış kaynaklardan iyot almadıkları sürece iyot eksikliği ile karşı karşıyadırlar. Özellikle gelişmekte olan organizma iyot eksikliğinden en fazla anne karnındaki dönemde etkilense de kronik hipotiroidizm aynı zamanda tüm yaşlarda etkisini devam ettirebilir. Hipotiroide sahip olan bireyler; motor fonksiyon bozukluğu, demans, depresyon, dikkat ve soyut düşünme bozuklukları gibi istenmeyen etkilerle karşılaşabilir. Bu nedenle iyot tüketimi hipotiroidizm hastaları için önemlidir. Bu hastaların beslenmelerinde iyot kaynaklarına yer vermeleri gerekir. Yetişkinlerden önerilen iyot alımı günlük 150 mikrogram iken, Dünya Sağlık Örgütü gebelerde
250 mikrogram iyot tüketilmesini önerir. İyodun en iyi kaynakları deniz ürünleri ve iyotlu tuzdur. Patates, süt, yağsız hindi eti, yumurtada da az miktarda da olsa iyot bulunmaktadır. Hashimato ve hipertiroidi hastalarında ise iyot önerileri tam tersine döner. Hashimato hastalarında iyot TPO üretimini artırdığı için bu hastalarda iyot alımı otoimmün bir alevlenmeye neden olur. Bu nedenle bu hastalarda iyotsuz tuz önerilmeli, iyot içeren besinler kısıtlanmalıdır.

HİPOTİROİD HASTALARI GLUTENDEN KAÇINMALI

Tiroid hormonlarının yetersiz üretimine bağlı görünen hipotiroid vakalarının yarısından fazlası Hashimato tiroidine bağlı oluşmaktadır. Bu hastalarda güçsüzlük, tüm vücutta ödem, unutkanlık, mental fonksiyonlarda azalma, depresyon, kuru, sert ve çabuk dökülen saçlar, bazal metabolizmada azalma, soğuğa duyarlılık, cilt kuruluğu, kilo kazanımı, ses kısıklığı, kabızlık şikayetleri gözlenir. Hipotiroid riski kadınlarda erkeklerden 5 – 8 kat daha fazladır. Hipotiroidinin hem önlenmesinde hem de tedavisinde beslenme anahtar rol oynar. Bilimsel bir raporda hipotiroidi tanısı almış yetişkin bir bireyde 3 aylık glutensiz diyet uygulamasının şişlik, kabızlık gibi bağırsak problemlerinin azaldığı ve tiroid işlevinde önemli klinik düzelmeler gözlemlenmiş, hatta glutensiz diyet uygulamasının başlangıcından 6 ay sonra tiroid ilaçları bırakılmıştır. Bu nedenle hipotiroid hastalarında alerjik riski düşük olan bir diyetin faydalı olabileceği savunulmaktadır. Eğer hipotiroidi hastası iseniz diyette arpa, yulaf, çavdar tahıllarından yapılan un, ekmek, makarna, bulgur, şehriye, erişte yerine ağırlıklı olarak bu besinlerin glutensiz olanları, amarant, kinoa, keten tohumu, siyah pirinç gibi tahılları tüketmenizin yarar sağlayacağını söyleyebilirim.

ÇOK DÜŞÜK KALORİLİ VE ÇOK DÜŞÜK KARBONHIDRATLI DIYETTEN KAÇININ

Fazla kilolu bireylerde kilo kaybı tiroid tedavisinde yararlı olsa da bu kilo kaybının açlık veya aşırı kısıtlı diyetlerlesağlanması tam tersine olumsuz bir etki oluşturabilir. Çünkü uzun süreli açlığı savunan ya da çok düşük kalori ve çok az miktarda karbonhidrat içeren diyetler hipotalamus – tiroid arasındaki iletişimi bozarak tiroid hormon aktivitesinin önemli. ölçüde azalmasına neden olur. Bu nedenle sizin için yeterli enerji ve besin öğesini içeren, sağlıklı diyetler ile kilo kaybınızı hedeflemenizi öneririm. Bunun yanında çeşitli besin öğeleri, özellikle iyot, selenyum ve demir tiroid sağlığıyla ilişkilidir.

TURPGİLLERİ YERKEN DİKKAT !

Guatrojenik olarak isimlendirilen besinlerdeki guatrin bileşiği iyot yetersizliği durumunda tiroid hormon üretiminde görevli tiroid peroksidaz (TPO) enziminin çalışmasını bozarak tiroid hormonlarının üretimini engeller ve tiroid bezlerinin büyümesine neden olabilir. Guatrojenik besinler brokoli, turp, beyaz lahana, karalahana, Brüksel lahanası, şalgam, karnabahar, marul, hardal tohumu gibi besinlerdir. Pişirme ile bu besinlerdeki guatrojen madde miktar azalır. Bu nedenle hipotiroid hastalarının bu besinleri çiğ olarak tüketmemeleri ve diyetlerinde sınırlandırmaları önerilir. Bunun yanında soya fasulyesindeki izoflavon, genistein ve daidzein iyot alımı sınırlı olduğunda guatrojenik özelliklere sahiptir. Çalışmalarda soya takviyeleri tüketen kadınlarda hipotiroidizm görülme riskinin de 3 kat daha yüksek olduğu bildirilmiştir.

DEMİR VE SELENYUM MİNERALLERİNDEN ZENGIN BESLENMEL

Selenyum minerali tiroid hormonlarının metabolizmasında yer alan önemli bileşenlerdendir; T4’ün T3’e dönüşümünde görevli 5 deiyonidaz enzimi çalışması için selenyuma ihtiyaç duyar. Selenyum eksikliğinde bu enzimin aktivitesi bozulur, kanda T4 ve TSH hormonu yükselir, T3 hormonu düşer. İyot ve selenyum eksikliği birlikte görülürse hastalığın şiddeti daha da artmaktadır. Selenyum seviyesinin düşmemesi için balık, karides, dana karaciğeri, hindi ve dana eti, mercimek, mantar, susam, ceviz, ay çekirdeği ile tam tahıllar selenyum kaynağı besinlerdendir.  Yapılan güncel çalışmalar düşük tiroid fonksiyonunun kanda demir düzeyinin düşüklüğüne veya anemiye bağlı gelişebileceğini göstermektedir. Çünkü tiroid peroksidaz (TPO) enzimi demire bağımlı olarak görevini gerçekleştirir.

HER ZAMANKİ GİBİ SAĞLIKLI YAĞLAR VAZGEÇİLMEZİMİZ

Hipotiroidide kolesterol ve kan yağları artar, karaciğer yağlanmasına sıklıkla rastlanır. Yüksek kolesterol, damarda hasar oluşturarak kan damarlarının tıkanmasına neden olarak ateroskleroza, inme ve kalp krizine yol açabileceğinden önerilen kolesterol düzeyine sahip olmak, sağlık için büyük önem taşır.kalbi ve damarları korumak için doymuş yağ kaynaklarından sakınmak, bol posalı besinlerin tüketimini artırmak en kolay yoldur.
Bu nedenle hipotiroid hastası iseniz beslenmenizde zeytinyağı, kanola gibi sağlıklı bitkisel yağları ön plana çıkarın, günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketin; tereyağı, kuyruk yağı, sakatatlar, kaymak, mayonez, kremalar, etlerin yağlı kısımları ve derilerinin tüketiminden kaçının.